4 Şubat 2025

Kastamonu Eğitim Haberleri – Güncel ve Özgün Haberler

Güncel ekonomi, spor, teknoloji, magazin ve Kastamonu haberleriyle eğitimin nabzını tutun!

Enflasyon Düşüş Eğiliminde

Alpaslan Çakar, dezenflasyon programının iç talep ve cari açığı kontrol altına aldığını belirtti.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, uygulanan dezenflasyon programı sayesinde iç talebin kontrol altına alındığını, cari işlemler açığının ciddi anlamda düştüğünü, emtia ve enerji fiyatlarının Türkiye’nin lehine geliştiğini belirterek, “Bütün bunlar dikkate alındığında aslında enflasyon belli bir patika aralığında aşağı doğru geliyor.” dedi.

Alpaslan Çakar, İstanbul Finans Merkezinin katkılarıyla hazırlanan Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, soruları yanıtladı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) politika faizini 250 baz puan indirerek yüzde 45’e çekmesine ve Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı sayısında değişikliğe gitmesine ilişkin Çakar, Türkiye’nin en büyük sorununun enflasyon olduğunu, bu problemi yönetmek zorunda olduklarını söyledi.

Enflasyonun öngörülebilirliği azalttığını; yatırım kararlarını, üretimi ve büyümeyi negatif etkilediğini dile getiren Çakar, “Enflasyon her şeyden önce adı konmamış bir vergilendirmedir. Gelir dağılımında ciddi sorunlara yol açar. Özellikle düşük gelirlilerin aleyhine çalışarak sosyal problemlere yol açar. Toplamda da verimliliği negatif etkiler. O nedenle biz bunu her halükarda çözmek zorundayız.” diye konuştu.

Çakar, Türkiye’nin en sağlıklı büyüdüğü 2004-2019 dönemlerindeki düşük enflasyon ortalamasından bahsederek, enflasyonla mücadeleyi esas alan Orta Vadeli Program’da (OVP) dezenflasyonun amaçlandığını, çok yönlü ve bütün ekosistemi planlayan bu programın para politikasını, maliye politikasını, gelirler politikasını ve aynı zamanda bunun iletişimi ile koordinasyonunu içerdiğini anlattı.

Enflasyon oranının 2023 sonunda yüzde 65’e yükseldiğini anımsatan Çakar, geçen yılı yüzde 44 civarında kapattıklarını ve ocakta yüzde 42’ye gerilediğini bildirdi.

Çakar, hane halkının enflasyon beklentisinin yüzde 58 ile hala yüksek olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Reel sektörde bu oran yüzde 47 iken bizim gibi piyasa oyuncularının beklentisi yüzde 27 civarında. Reel sektörün ve hane halkının enflasyon beklentisi yüksek olsa bile bu düşüş eğiliminde. Zaten son enflasyon raporunda bu senenin enflasyon hedefi yüzde 21 ile yüzde 26 aralığında belirlendi. Aslında doğru bir noktada ve patikada, belli bir ivmeyle aşağıya yönlü bu trendin geldiğini hep beraber görüyoruz. Uygulanan program sayesinde iç talep kontrol altına alındı, cari işlemler açığı ciddi anlamda düştü, emtia ve enerji fiyatları Türkiye’nin lehine gelişti. Bütün bunlar dikkate alındığında aslında enflasyon belli bir patika aralığında aşağı doğru geliyor.”

“Faizlerin düşmesi programın sonuç verdiğini gösteriyor”

Alpaslan Çakar, TCMB’nin son 2 toplantıdaki indirimlerle birlikte faiz oranını yüzde 45’e düşürdüğünü belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Faiz oranının düşüş eğilimine girmesi ekonomistler açısından da bankacılık sektör açısından da ülkemiz açısından da çok sevindirici bir gelişme olmuştur. En azından uygulanan orta vadeli programın sonuç verdiğini, başarılı olduğunu, artık yavaş yavaş normalleşmeye ve daha düşük faiz ortamına, daha makul bir fiyat istikrarı ortamına doğru gittiğimizi gösterir. Bu anlamda çok değerli.”

Çakar, toplantı sayısının 12’den 8’e düşürülmesine ilişkin, aslında daha önce uygulanan bir takvime döndüklerini, ABD ve Avro Bölgesinde de 8’li bir yapının söz konusu olduğunu kaydederek, “Hem araç bağımsızlığı hem iyi iletişim sağlamak hem veriyi daha doğru analiz etmek hem enflasyondaki trendi daha iyi yakalamak adına aslında bunun daha makul ve iyi bir periyot olduğunu söyleyebilirim.” şeklinde konuştu.

“Faizlerin düşmesini en çok isteyen sektörlerden biri bankacılık”

Alpaslan Çakar, faizlerin düşüşünü en çok isteyen sektörlerden birisinin de bankacılık olduğunun altını çizerek Çakar, şu ifadeleri kullandı:

“Fiyat istikrarı olmadan finansal istikrar olmaz. Finansal istikrarı tesis etmeden makro ekonomik istikrarı tesis edemezsiniz. Makro ekonomik istikrar içerisindeki bir ülkede yatırım kararlarınızı daha rasyonel verirsiniz. Fizibiliteleriniz, projeksiyonlarınız daha rasyonel ve öngörülebilir olur. Geleceği daha iyi fiyatlayabilirsiniz. Bu yatırım kararları anlamına gelir. Bu da sizin müşteriyle olan ilişkinizin daha sağlıklı kurgulanmasının sonucunu doğurur. Müşterinin kredibilitesini daha iyi ölçmenizi sağlar. Türk bankacılık sektörünün ana fonlama kaynağı mevduattır. Türkiye’de mevduatın vadesi ortalama 60 gündür. Dolayısıyla faiz oranlarının düşüşünde veya artışlarında bu 60 günde Türkiye’deki mevduat tekrar fonlanır. Ancak kredilerimizin vadesi 2 yılın üzerindedir. Politika faizlerinin düşmesi mevduat maliyetlerinin düşmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bunun düşmesiyle bizim maliyetimiz olan mevduat maliyetleri düşer. Aslında uzun vadeli ve vadesi iki yıl üzerinden kredi faizleri onu biraz geriden takip edeceği için bizim net faiz marjlarımıza pozitif yansır. O nedenle mesela bu senenin ikinci yarısı itibarıyla Türk bankacılık sektörünün net faiz marjının geçmiş yıllara göre daha pozitife döneceğini söyleyebilirim. O nedenle faiz oranının düşüşünü en çok isteyen sektör muhtemelen bankacılık sektörüdür.”

“Sürdürülebilir cari açığı yakalama noktasında epey yol aldık”

TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Çakar, OVP’nin ana hedeflerine işaret ederek, enflasyon oranının gerilediğini, TL mevduatın arttığını, GSYH’ye göre bütçe açığının yüzde 9’dan yüzde 4,8’e gerilediğini söyledi.

Çakar, “Bu oran deprem etkisi izale edildiğinde, Maastricht Kriterlerinin öngördüğü yüzde 3’lük bütçe disiplini oranının altına inebilecek duruma geliyoruz ki bu durum kamu harcamalarının rasyonalizasyonu ve bütçe disiplininin sağlandığını da gösterir. Aslında bu 2000’li yılların tamamında bütçe disiplini konusunda hakikaten ciddi bir özen söz konusuydu. Aynı özenin devam ettiğini görmek açısından da bu sevindirici.” şeklinde konuştu.

Halihazırda cari açığın OVP’de öngörülen yüzde 2’lik oranın altına gerileyerek yüzde 1’in de altına düştüğünü vurgulayan Çakar, “Cari açık 10 milyar doların altında ki bu çok önemli. Sürdürülebilir cari açığı yakalama noktasında epey yol aldık.” dedi.

“OVP’nin doğru işlediğini ve başarılı sonuçlar aldığımızı söyleyebilirim”

Alpaslan Çakar, Merkez Bankası rezervlerinin swap dahil 71 milyar dolara yükseldiğini, swap hariç net rezervlerin 63 milyar dolar olduğunu belirterek, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu bir yılda 2 derece birden artırdığını, 5 yıllık kredi risk priminin (CDS) 250’lere kadar düştüğünü, 2024 için beklenen yüzde 3’lük büyümenin daha çok dış talep kaynaklı olduğunu anlattı.

Çakar, “Dolayısıyla bütün bu parametreler dikkate alındığında OVP’nin aslında doğru işlediğini, doğru bir mecra içerisinde hareket ettiğini ve şimdiye kadar sonuç aldığımızı söyleyebilirim. Enflasyonu düşürmek bu tip programlarda o kadar kolay değil. Biraz zamana, sabra ve toplumsal mutabakata ihtiyacınız var. Dolayısıyla bütün unsurlarıyla ve taraflarıyla hep beraber bu programın işlediğini ve ciddi anlamda mesafe aldığımızı söyleyebilir ve başarılı sonuçlar aldığımızı teyit edebilirim.” açıklamasında bulundu.

“Bankacılık sektörü TCMB’nin aldığı kararlara tam uyum içerisinde hareket etti”

TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Çakar, “Enflasyonun kontrol altına alınması için Hükümetin ve Merkez Bankası’nın attığı adımları nasıl değerlendirdiğine ve bankacılık sektörü olarak bu hedeflere ulaşmada nasıl bir rol üstlendiklerine” ilişkin soru üzerine, TCMB’nin fiyat istikrarını sağlamak için attığı adımlardan bahsetti.

Türkiye’de bankacılığın toplam finansal sektörünün yüzde 85’ini oluşturduğunu ifade eden Çakar, Merkez Bankasının aldığı kural setinin temel muhatabının bankacılık sektörü olduğunu, parasal genişlemenin ve paranın hareketini doğru kontrol etmenin temel noktasının yine bankacılık üzerinde gerçekleştiğini anlattı.

Çakar, TCMB’nin TL mevduata ilişkin koyduğu hedefler noktasında başarılı olduklarını, Kur Korumalı Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarındaki (KKM) bakiyenin azaltılması amacının gerçekleştiğini kaydederek, mevduata ilişkin bazı stopaj düzenlemelerinin yapıldığını söyledi.

Tüketimi hareketlendirmeyen ancak ülkedeki arzı ve üretimi artıran ve bazı sosyal yapıları koruyan seçici kredi politikası uygulandığını anlatan Çakar, kredinin daha kontrollü verildiğini, likidite yönetimine ilişkin piyasadaki fazla parayı sterilize etmek adına bazı kararlar alındığını bildirdi.

Çakar, “Bankacılık sektörü olarak (TCMB’nin aldığı kararlar noktasında) tam bir uyum içerisinde hareket ettik. Zaten tam uyum içerisinde hareket etmek durumundaydık. Burada ciddi anlamda yol aldığımızı düşünüyorum. Şimdiye kadar da zaten bilançolarda o rakamı net olarak görüyoruz.” diye konuştu.

“KKM’nin bankaların toplam mevduatı içerisindeki payı yüzde 5,3’e düştü”

Alpaslan Çakar, “Bu tedbirlerin 2025 yılında da devam etmesini bekliyor musunuz?” sorusuna karşılık, buna yönelik kararın enflasyondaki düşüşe paralel verilebileceğini, aslında kamu otoritesinin de normalleşmek istediğini söyledi.

Makro ihtiyati tedbirlerde yer alan kısıtlamaların tamamının dönemin koşulları içerisinde alındığını dile getiren Çakar, “Önümüzdeki dönemde enflasyonun düşmesine paralel olarak bunların yavaş yavaş sistemden izole edileceğini düşünüyorum.” diye konuştu.

Çakar, bu kapsamda gevşetilen bazı kararlara örnekler vererek, “Zaman zaman müdahale ederek aslında ihtiyaca binaen süreç itibarıyla bunu azaltıyorlar. 2025 yılında makro ihtiyati tedbirlerin kısmen hayatımızda olacağını ama zamanla bunun gündemimizden çıkacağını düşünüyorum.” açıklamasında bulundu.

KKM’deki düşüşe ilişkin bir soru üzerine Çakar, şu ifadeleri kullandı:

“20 Aralık 2021’de alınan ve o dönemin koşullarında üretilen KKM’nin ziyadesiyle görevini ifa ettiğini düşünüyorum. KKM’nin bir ara bankaların bilançoları içerisindeki payı yüzde 26’ya, hatta 144 milyar dolara ulaşmıştı. Bunun TL boyutu vardı, yabancı para boyutu vardı. TL boyutu zaten 2024 yılında bitti. 144 milyar dolara ulaşan KKM bugün itibarıyla 29 milyar dolarlara düştü. Bankaların toplam mevduatı içerisindeki payı yüzde 5,3’e düştü. Dolayısıyla KKM artık yavaş yavaş hayatımızda çıkıyor. Görevini ifade etmiş, sürecini tamamlamış, artık ihtiyaç duyulmayan bir ürün durumunda. 2025 yılı itibarıyla artık KKM mekanizmasının tamamen biteceğini, kapanacağını düşünüyorum.”

Çakar, Türk bankacılık sektörünün yurt dışı borçlarının son bir yılda 132 milyar dolardan 154 milyar dolara çıktığını kaydederek, yurt dışındaki doğru kaynakları doğru fiyatlamayla getirip Türkiye’de reel sektörün hizmetine sunduklarını söyledi.

TCMB’nin rezervlerinin artması, cari açığının düşmesi, bütçe disiplini sağlanması ve Türkiye’nin kredi notunun artması sayesinde CDS puanın düştüğünü dile getiren Çakar, bu sayede yurt dışı borçlanma maliyetlerinin ciddi anlamda düştüğünü vurguladı.

Çakar, “Önümüzdeki dönemde borcun çevirilme oranının çok yüksek olacağını düşünüyorum. Türkiye’de bu anlamda hiçbir sorun olmayacaktır. Çünkü bankacılık sektörünün rasyoları, sermaye yeterlilik rasyomuz, NPL oranımız çok iyi. İkincisi, zaten makro ekonomik yapımıza baktığımızda da rezerv konusu, cari açık konusu, CDS konusu, reyting konusu, gri listeden çıkmamız. Bütün bunlar dikkate alındığında önümüzdeki dönemde iyi borçlanabileceğiz.” açıklamasında bulundu.

(Sürecek)